2001’DEN BU YANA AFGANİSTAN’DAKİ KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN DEĞERLENDİRMESİ

Yazar: Mazaher RAIS ZADE

ORCİD ID: 0000-0001-8558-6335

Özet

Şiddet, başka bir kişiye veya kişilere zarar veren veya zarar veren herhangi bir davranış veya sözdür. Bir kişi, diğer kişiye zarar vermek veya onu taciz etmek amacıyla hareket ettiğinde şiddet eyleminde bulunur. Şiddetin birçok tanımı vardır. Bu tanımlardan bazıları sadece fiziksel saldırganlığa şiddet olarak atıfta bulunmaktadır. Şiddetin farklı boyutları olmakla birlikte, toplumdaki bir kişiye veya bir grup insana zarar veren sözlü, yapısal ve kültürel şiddet yaşanmaktadır. Bu çalışma Afganistan’da kadına yönelik şiddetin nedenlerini incelemektedir. Bu çalışmanın bulguları, Afganistan’da en yüksek şiddet oranının sözlü ve psikolojik şiddet olduğunu, en düşük şiddetin sosyal şiddet olduğunu ve orta düzeyde cinsel, fiziksel ve maddi şiddetin değerlendirildiğini göstermektedir. Ancak genel olarak Afganistan’da kadınlara yönelik genel şiddet oranı yüksektir. Bu çalışmanın bulguları, Afganistan’da kadına yönelik şiddet olaylarında çeşitli faktörlerin rol oynadığını göstermektedir. Kötü sosyal gelenekler, ataerkillik, güvenlik eksikliği, kırsal kesimde zayıf yönetim, hukukun üstünlüğünün olmaması, cezasızlık kültürünün varlığı, yolsuzluk, kadınlar için adil yargılanmaya erişim eksikliği, şiddet mağdurlarına yetersiz destek ve cehalet gibi faktörler arasında Afganistan’da kadına yönelik şiddette etkilidir.

Anahtar Kelimeleri: Şiddet, Kadına yönelik şiddet, Afganistan, Ataerkillik, Hukukun üstünlüğü, Cehalet.

Abstract

Violence refers to behavior that harms another person. When a person acts with the intent to harm or harass another person, he commits violence. Violence has different dimensions, but in the meantime, it can be said that violence is a type of aggressive behavior that causes harm to other people. This study examines the causes of violence against women in Afghanistan. The findings of this study show that the highest rate of violence in Afghanistan is verbal and psychological violence, the lowest violence is social violence, and moderate sexual, physical and material violence is evaluated. However, overall violence against women is high in Afghanistan. In addition, the findings of this study show that various factors play a role in violence against women in Afghanistan. Bad social traditions, patriarchy, insecurity, weak governance, the weakness of the rule of law, the culture of impunity, corruption, lack of access to justice for women, inadequate support for victims of violence, and public ignorance are among the factors that contribute to Violence against women plays a role in Afghanistan.

Keywords: Violence, Violence against women, Afghanistan, Patriarchy, Rule of law, İgnorance.

Giriş

İnsan toplumları’nın her biri farklı zamanlarda savaş, öldürme, yağma, işkence ve benzeri şiddet olaylarına maruz kalmıştır. Şiddet bugünde insan toplumlarında hala vardır. Bu arada kadına yönelik şiddet, diğer şiddetin yanı sıra dünyadaki tüm ülkelerin sosyal sorunlarından biridir. Çeşitli ülkelerdeki insan hakları kuruluşlarının bulguları, kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmaya devam ettiğini göstermektedir. Bu nedenle günümüz dünyasında şiddetin başlıca mağdurlarının kadınlar olduğu söylenebilmektedir.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne göre dünyadaki yoksulların %70’i kadınlar oluşmaktadır. Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler’e göre, dünyadaki mültecilerin yüzde 80’i sadece kadınar ve cocuklardan oluşmakta Hâlbuki kendi ülkelerindeki savaş nedeniyle değil, mülteci kamplarında da şiddet ve cinsel istismara maruz kalmıştır. Aslında, Kadınlar farklı şiddet türlerine maruz kalmaktadır, Birleşmiş Milletler raporuna göre, Afrika ve Arap ülkelerinde 80 milyondan fazla kadın ve kız çocuğu acımasız sünnet uygulamasından muzdariptir. Bangladeş, Pakistan ve Afganistan gibi ülkelerde kadınlara yönelik diğer şiddet türleri arasında doğum öncesi cinsel ilişki, seçici kürtaj ve çeyizle ilgili şiddet yer alır ve bu da bazen kadınların yüzlerini yakılmasına veya asit püskürtülmesine neden olmaktadır. Ek olarak, Avrupa ve Güneydoğu Asya ülkelerinde fuhuş için kadın ticareti yaygın ve kurbanlara seks kölesi muamelesi görmektedir. Ayrıca dünyada kadınlara yönelik günlük bireysel ve toplu tecavüz, dayak, cinsel taciz ve cinsel istismara tanık oluyoruz. Dolayısıyla zamanla kadına yönelik ayrımcılığın, adaletsizliğin ve şiddetin hayatından kaybolmadığı, sadece biçim ve biçimlerinin değiştiği söylenebilmektedir.

Kadına yönelik şiddet, Afganistan’daki temel insan hakları sorunlarından biridir. Afganistan, kadın ve kız çocuklarının eğitimi, kadın sağlığı, siyasi ve sivil faaliyetlere katılım gibi kadın haklarının çeşitli alanlarında son 20 yılda önemli başarılar elde etmiş olsa da, Ancak, ülkenin birçok yerinde kadın haklarının karşılaştığı köklü kültürel ve sosyal sorunlar, hak ve özgürlüklerini ihlal ederek hala kadınları rahatsız etmektedir. Kadına yönelik şiddet, kadın haklarının en ciddi ihlallerinden biridir.

      Bu çalışma Afganistan’da kadına yönelik şiddetin nedenlerini ve boyutlarını değerlendirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı Afganistan’da kadına yönelik şiddetin nedenlerini belirlemektir. Bu çalışma genel olarak  şu soruları cevaplamaya çalışmaktadır:

  1. Şiddet nedir, nasıl ve ne zaman uygulanır?
  2. Kadına yönelik şiddet nedir?
  3. Afganistan’da kadına yönelik şiddetin nasıl boyutlara sahiptir?
  4. 2001 yılından sonra kadına yönelik şiddet ne durumdadır?

Bu çalışmanın temel hipotezleri şunlardır:

  1. Afganistan’da ataerkillik ile kadına yönelik şiddet arasında anlamlı bir ilişki gibi görünmektedir.
  2. Afganistan’da sosyal normlar ile kadına yönelik şiddet arasında anlamlı bir ilişki var gibi görünmektedir.
  3. Afganistan’da kadınların mali bağımsızlığına sahip olmaması ile kadına yönelik şiddet arasında anlamlı bir ilişki var gibi görünmektedir.
  4. Hukukun üstünlüğünün olmaması ile kadına yönelik şiddet arasında anlamlı bir ilişki var gibi görünmektedir.
  5. Devam eden savaş Afganistan’da kadına yönelik şiddeti etkiliyor gibi görünmektedir.

Bu çalışmadaki araştırma yöntemi tanımlayıcı-analitiktir. Araştırmada veri toplama açısından belgesel ve saha çalışmaları (Mülakat) kullanılmıştır. Veri analizi bölümünde nitel (görüşme) ve nicel (istatistiksel teknikler) yöntemler kullanılmıştır. Genel olarak bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır: Önce kadına yönelik şiddetin kavramsal çerçevesi ve ilgili teoriler tartışılmış, ardından kadına yönelik şiddetin nedenleri analiz edilerek mülakatlarla değerlendirilmiştir.

  1. Çalışmanın Kavramsal Literatür: Şiddetin Kavramsal Tanımı

İlk tanımını, şiddet alanında uzun yıllardır çalışılan Glaze ve Strauss ele almış. Bu iki araştırmacıya göre, şiddet, başka bir kişiye fiziksel zarar vermek için açık bir niyeti olan (veya gizli ama anlaşılabilir bir niyeti olan davranış) davranıştır.

1983’te Yelo, şiddeti “bilinçli olarak davranışsal şiddet olarak kabul edilmiş ve iki olası sonucu başka bir kişiye fiziksel zarar veya acıya neden olmaktır” (Azazi, 2001: 24). Magarge, şiddeti şu şekilde tanımlar: “Şiddet, mağdura belirli bir zarar vermesi muhtemel olan aşırı saldırgan davranış biçimleri anlamına gelmektedir” (Begarzaei, 2003: 25).

Cook şiddeti fiziksel güç kullanarak zarar verme, yok etme ve ölüme yol açma niyeti olarak görmektedir. Şiddeti iki anlamda daha kullanmaktadıe:

A) Gerekli ahlaki veya sosyal değerlere itaat emri vererek zarara neden olmak için (yasal veya yasa dışı) güç veya zor kullanılması;

B) Failin şiddeti reddettiği bir eylem;

C) Her ikisi (Cook, 1997: 9).

Şiddet, çoğunlukla kavramın olumsuz yükünü ifade etmekte, şiddet daha fazla, başka bir kişiye fiziksel zarar vermeye yönelik saldırgan davranışı, şiddet anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle şiddet sadece seslenişte değil, dayak atmakta da değil, gözlerde bile şiddet vardır, şiddet jestlerde de olabiliyor ve insanın kalbine ve ruhuna zarar verebilmektedir. Şiddetin başka bir tanımı şudur: “Şiddet, bir kişinin hedeflerini ilerletmek için yaptığı zararlı bir eylem olarak kabul edilebilir ve yalnızca fiziksel bir yönü yoktur, ancak psikolojik boyutları (müstehcenlik, aşağılama, izolasyon, bağırma), cinsel (Cinsel taciz, tecavüz) ve ekonomik (ev eşyalarını kırma vb.)vardır(Darvishpour, 1378: 50). Kadına yönelik farklı şiddet türleri vardır. Bunlardan en önemlileri şu şekilde özetlenebilir:

  1. Fiziksel şiddet: Bir kişiye vurarak, keserek, tekmeleyerek, tokatlayarak ve benzer şekilde yaralamayı içermektedir. Bu yaralanmalara kemer, talaş ve çubuk gibi nesnelerin kullanılması neden olabilmektedir.
  2. Duygusal Şiddet: Duygusal şiddet veya psikolojik taciz, bir yetişkinin, hakaret, tehdit veya aşağılama gibi terimlerle kullanılan, bir insanın, kadının ve çocuğun öz sosyal yeterlilik kavramına saldırdığı terim olarak tanımlanmaktadır.
  3. Cinsel şiddet: Bu, yetişkinlerin veya daha büyük çocukların bir çocuğu, temas olsun veya olmasın cinsel tatmin için kullandıkları zamandır. Temas biçimleri, bir çocuğa cinsel olarak dokunmayı veya bir çocuktan bir yetişkine cinsel niyetiyle dokunmasını istemeyi içermektedir. Temassız formlar ayrıca cinsel araçların bir çocuğun önünde teşhir edilmesini veya çocukların pornografik fotoğraflarının hazırlanmasını vb. içermektedir (Rasoulzadeh, 2002: 7)
  • Çalışmanın Teorik Çerçevesi: Şiddetin Teorik Çerçevesi

Kadına yönelik şiddet, dünyanın tüm ülkelerinde sosyal sorunlardan biridir. Dolayısıyla, tüm ülkeler bir şekilde bu sorunla karşı karşıyadır. Kadına yönelik şiddetin nedenleri çok yönlüdür ve bu nedenle kadına yönelik şiddetle ilgili farklı teoriler vardır. Bu teorilerin her biri, şiddet bağlamının yönlerini ve boyutlarını ele almaktadır. Aşağıdaki tablo, çeşitli teorilere dayalı olarak kadına yönelik şiddetin nedenlerini özetlemektedir.

Şekil 1. Kadına Yönelik Şiddetle İlgili Teoriler

Kaynak: Bu makalenin yazarı tarafından oluşturulmuştur.

Tüm bu teorileri burada ele almak mümkün değildir. Dolayısıyla bu teorilerden bazıları metinde tartışılmaktadır.

  • Sosyal Öğrenme Teorisi

Bu görüşe göre, insanlar toplumdaki insanlarla ilişki kurarak nasıl davranacaklarını öğrenmektedirler. Bu görüş, şiddet uygulamada ailenin ve akranların rolüne atıfta bulunmaktadır. Bandura, çoğu insan davranışının gözlem yoluyla ve modelleme süreci sırasında öğrenildiğini iddia etmektedir. Burgess ve Acres, sapkın davranışların öğrenilmesini öncelikli olarak süreçleri ve onun temel mekanizmalarını, yani cesaretlendirme ve cezalandırma yoluyla öğrenmeyi göz önünde bulundurmakta ve herhangi bir davranışın devamının veya kesilmesinin teşvik veya cezalandırmaya bağlı olduğuna inanmaktadır; Yani cesaretlendirme, sapkın davranışların devam etmesine yol açar ve diğer sosyal davranışlar gibi başkalarıyla karıştırılarak öğrenilmrekte ve sürdürülmektedir (Raisi, 2003: 140). Red ayrıca insanların yaşamdaki tüm davranış ve eylemlerinin kalıplardan ve örneklerden etkilendiğine inanmaktadır. Taklitin temel bir sosyal sorun olduğunu ve bireyler arasındaki ilişkileri yönettiğini savunmaktadır (Red, 2000). Wilson ve Hernstein, aile ortamını ve ilk kişinin okuldaki deneyimlerini sapkın davranışları etkileyen (şiddet içeren) en önemli sosyal nedenlerden biri olarak görmektedir (Salimi ve Davari, 2007: 411). Aynı zamanda, Yapı ve sosyal ilişkilerde kurumsal bir davranış olarak şiddet kuşaktan kuşağa aktarılmaktadır, aslında şiddet önceki kuşaktan günümüz kuşağına miras kalır ve bu nedenle toplumsal bir norm olarak devam etmekte, yani Bu teoriye göre şiddet, sosyal yaşayabilirliğin ürünüdür.

Öğrenme teorisi, bireylerin şiddet içeren davranışları gözlemleyerek öğrendiklerini ve bu tür davranışların cezalandırılmadığı ve aksi yönde teşvik edilmediği takdirde pekiştirildiğini ve devam ettirildiğini belirtmektedir (Bandura, 1977: 9). Örneğin, babasının annesini dövdüğünü gören bir çocuğun ileride karısını dövmesi daha mümkündür.

Böylece şiddet, kadın ve erkeğin rollerine ilişkin toplumsal değer ve inançlara maruz bırakılarak öğrenilir ve uygun cezalar uygulanmadığında pekiştirilmektedir. Bandura ayrıca şiddetin öğrenilmesinin doğrudan koşullar (ceza ve teşvik) ve gözlem altında gerçekleştiğine inanmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında, sosyal öğrenme olgusu esas olarak vekaleten öğrenmeye dayalı olarak ve başka bir kişinin davranışını ve sonuçlarını gözlemleyerek oluşan deneyimlerden kaynaklanmaktadır (Bandura, 1372: 25-24).

Bandura’ya göre çocuklar nasıl şiddet kullanılacağını ebeveynlerinden öğrenmektedir. Çocukken ebeveyn istismarını gözlemlemek, erkeğin baskınlık davranışını öğrenmesine ve kadının hoşgörüyü öğrenmesine yol açmaktadır. Böylelikle modelleme sürecinden, diğer bir deyişle başkalarını gözlemleyerek rastgele veya bilinçli olarak öğrenilebilmektedir. Kalıp seçimi, yaş, cinsiyet ve ortak durumlar gibi çeşitli faktörlerden etkilenir ve seçilen model sağlıklı değerler ve normlara uygun ise kişi normal günlük yaşama ve tehdit edici durumlara uyum sağlayabilmektedir (Saatchi, 1998: 99).

Ailede kadına yönelik şiddet veya eş istismarı üzerine yapılan araştırmalar göz önüne alındığında, bu olguyu incelemek ve geçmişi ve nasıl davrandığını bilmek için sosyal öğrenme teorisi ve ailede şiddete tanıklık kullanılacaktır.

  • 2.2. Baskı Teorisi

Baskı teorileri, suçu hedefler ve insanların bu hedeflere ulaşmak için meşru olarak kullanabilecekleri araçlar arasındaki çatışmanın bir işlevi olduğunu iddia etmektedir. Baskı teorisinin öncülerinden Durkheim, suç ve sapkınlığı açıklamak için anomi teorisini formüle etmiştir. Ona göre anomi, çeşitli sosyal anomalilerin sebebidir (Raisi, 2003: 140)

Merton, insanların hedeflerine ulaşmak için meşru araçlara sahip olmadıklarında kendilerini baskı altında hissettiklerine ve bunun sonucunda hedeflerine ulaşmak için yasa dışı ve gayri meşru yolları seçebileceklerine ve aslında suça ve suçluluğa başvurabileceklerine inanmaktadır (Giddens, 1997: 141).

Cohen, Haysiyet Başarısızlığı adlı teorisinde sapmayı sosyal statüye ve sınıflara atfeder ve bu davranışların kaynağının toplum tarafından kabul edilen hedeflere ulaşılamadığını düşünmektedir (Salimi ve Davari, 2007: 433).

Ekonomik sorunlar, işsizlik ve gelir eksikliği genellikle aile’deki stresi ve endişeyi artırarak bazen şiddet içeren davranışlara yol açmaktadır. Öte yandan, şiddetin kendisi de bu baskılarla başa çıkmanın bir yolu olabilmektedir. Araştırmalar, yoksul ve düşük gelirli ailelerin işsizlik, yoksulluk ve gelir eksikliğinin yarattığı baskı ve stres nedeniyle daha fazla aile içi şiddete maruz kaldığını göstermektedir.

Elbette, diğer sosyal sınıflar arasında şiddetin varlığı göz ardı edilmemelidir, çünkü orta ve üst sınıflar bu sorunları daha çok gizleyebilir veya marjinalleştirebilmektedir. Bu nedenle baskı teorisine göre eşlerin düşük sosyo-ekonomik statülerinin, başarısızlıklarının ve düşük akademik performanslarının şiddet komisyonu ve tehlikeli davranışlar üzerinde büyük etkisi olduğu söylenebilmektedir.

  • Cinsel Baskı Teorisi (Ataerkillik)

Tüm cinsel baskı teorileri, kadının statüsünü erkekler ve kadınlar arasındaki adaletsiz güç ilişkisinin bir sonucu olarak görmektedir. Kadınların gözetlenmesi, istismar edilmesi, boyun eğdirilmesi ve baskı altına alınmasında nesnel ve temel menfaatleri olan erkeklerin bu çıkarları kadınlara cinsel baskı yoluyla yerine getirmektedir. Buna göre, baskı kalıbı, toplumun örgütlenmesindeki en derin ve en yaygın biçimlerle iç içedir ve genellikle ataerkil olarak adlandırılan temel egemenliğin yapısını oluşturmaktadır. Ataerkillik, şiddet ile aynı olan eril kimliğe tapar ve erkeksi rolü uygulayan ve ona saygı duyanlara güç ve ayrıcalık vermektedir (Shah Hosseini, 1373: 8).

Ataerkil yapı kendi başına zihniyet, yargı, değer ve norm ve davranış kalıpları yaratmaktadır. Emretme’nin ve gerekirse bir dereceye kadar doğal ve konvansiyonel bir şiddet olarak görüldüğü ve bir kadından emredip itaat etmesinin beklendiği gerçeğini getirir, aktarır ve kurumsallaştırır; Erkeksi otoritesi ve kadınların hareketleri ve eylemleri de dahil olmak üzere tüm konular üzerindeki dikkatli denetimi, ailenin ve toplumun birliğini, değerlerini ve kurallarını korumanın bir sembolü olarak bilinmektedir. Bu görüşe göre, namus meseleleri büyük önem taşır ve onun yürütme güvencesi insanın yönetimindedir. Aile, erkeğin mahremiyeti olarak bilinir ve aile reisi rolünde, karısı ve çocukları (özellikle kızları) dahil olmak üzere üyelerini kontrol etmesi gereken kişidir (Gols, 1985: 45).

Dolayısıyla toplumsal ilişkilerde kurumsallaşmış bir yapı olarak ataerkillik veya ataerkillik kuralı, başta kadına yönelik şiddet olmak üzere toplumda şiddetin ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır.

  • Çalışmanın Tarihsel Arka Planı: Afganistan’da kadına yönelik şiddet

Diğer toplumlarda olduğu gibi Afganistan’da da kadına yönelik şiddetin uzun bir geçmişe sahiptir. Afgan toplumu geleneksel bir toplumdur. Böyle bir toplumun açık bir göstergesi ataerkilliktir. Bu nedenle, Afgan toplumunda erkekler maddi ve fiziksel güç kaynaklarına sahiptir. Dolayısıyla Afgan toplumundaki kadınlara geleneksel ataerkil düzeni hakimdir. Buna göre Afganistan’da kadına yönelik şiddetin büyük bir kısmı toplumun sosyal yapısından etkilenmektedir.

Afgan kadınları, diğer az gelişmiş toplumlar gibi, çağdaş tarihlerinde her zaman sosyal, ev içi ve cinsiyete dayalı şiddetle karşılaşmışlardır. Ancak, 1990’ların başından itibaren radikal İslamcı grupların ortaya çıkmasıyla kadına yönelik şiddet eğilimi önemli ölçüde artmıştır. ABD önderliğindeki Afganistan mudahelesinin ve kadınların en şiddetli ayrımcılık ve şiddete maruz kaldığı Taliban rejiminin devrilmesinin üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçmiştir. Ulusal hükümetin kurulması ile eşitlik ilkesini vurgulayan yeni bir anayasa taslağı hazırlanmıştır. Ülke Anayasasının 22. maddesine göre, “Afganistan vatandaşları arasında her türlü ayrımcılık ve ayrıcalık yasaktır ve Afgan vatandaşları, hem erkek hem de kadın, kanun önünde eşit haklara ve statüye sahiptir”(AİC Anayasası, 2004, madde 22). Böylece bu ülkede kadınların siyasi ve sosyal hayatı yeni bir aşamaya girmiştir. Elbette kadın hakları alanında yapılan tüm ilerlemelere rağmen Afganistan kadınlar için hala en tehlikeli ülkelerden biri ve bu ülkede cinsiyet ayrımcılığı ve şiddet devam etmektedir. Global Wright, 10 Afgan kadından 9’unun cinsel veya fiziksel şiddete maruz kaldığını veya zorla evlendirildiğini tahmin etmektedir. Ayrıca, Dünya Bankası Kalkınma Göstergelerine göre, 2018 yılında bu ülkedeki 15 yaş üstü kadınların okuryazarlık oranı% 29,81 olarak bildirilmiştir.

Dolayısıyla Afganistan’da tüm kadın haklarının gerçekleştiği ve bu ülkenin kadınlar için güvenli bir sığınak haline geldiği söylenemez ancak bu ülkedeki kadınların hayatlarının Taliban rejiminden bu yana önemli ölçüde değiştiği cesurca iddia edilebilmektedir. Bu nedenle Taliban döneminde kadına yönelik şiddeti kısaca gözden geçirmemiz gerekmektedir.

  • 3.1. Taliban Döneminde kadına Yönelik Şiddet(1996-2001)

Taliban dönemi gayri meşru bir siyasi sistem olarak 5 yıla aşkın Afganistan’da hüküm sürmüştür. Siyasi sistem insan haklarıyla, özellikle kadın haklarıyla ve kadına yönelik şiddet meselesiyle yakından ilgilidir. Monarşik sistemlerde, oligarşik sistemlerde veya modern despotik sistemlerde, yurttaşların haklarına ve kadın haklarına daha az dikkat edilmiştir.

Taliban dönemi’nde kadınların durumu hakkında konuşmak ve yazmak, Afganistan’ın siyasi tarihinin ezberlediği çok acı bir ironidir. Bu dönemde siyasi, sosyal veya kadın hakları bir yana, kadınların insan hakları sorgulanmıştır. Taliban döneminde, Taliban’ın yükselişiyle kadınların tüm siyasi ve sosyal haklarından mahrum bırakıldığı ve okulların kapılarının kızlara kapatıldığı ve kadın öğretmenlerin kovulduğu konusunda çok radikal bir İslam yorumu vardır.

Bu dönemde kadınlar en doğal ve temel insan haklarından mahrum bırakılmıştır. Taliban hükümeti abartmadan Afgan kadın mezarlığı olarak adlandırılmalıdır. Taliban, aileleri kızlarla erken evlenmeye teşvik etmiştir. Uluslararası Af Örgütü’ne göre, evliliklerin yüzde 80’i Taliban rejimi sırasında zorlanmıştır. Bu dönemde her küçük isyan, en ağır cezaların bahanesi olmuştur. Örneğin Kabil’de, 1996’da oje sürdüğü için bir kadının parmağını kesmişlerdir.[1] Taliban döneminin insancıl olduğu bile söylenemez. İnsanlık yoktu ve bir boğulma dönemi yaşanmış ve hakkında konuşulamayan çok kötü bir dönem olmuştur.

  • 2001den Bu Yana Afganistan’da Kadına Yönelik Şiddet

Modern söylemde temel mesele, kadınların ataerkil şiddete direnmesidir. Modern kültür, kadınların aile ve toplumdaki cinsiyet eşitsizlikleri konusundaki farkındalığını artırmaktadır. Modern yaşamda kadınlar, erkeklerle birlikte okullara ve eğitim merkezlerine okuma ve girme hakkı olarak görülmektedir( 8am.af, 2021). Bu kültürün gelişiyle, işgücü piyasasına giren kadınlar kendileri için iş seçmekte ve ekonomik olarak bağımsız olabilmektedir. Kadınların siyasal olarak iktidar yapısına katılmaları ve toplumun kararlarına katılmaları modernliğin esintisidir.

Bu kültürde erkekler, kadınların zorla veya gelenekleri, ritüelleri, kuralları, görgü kurallarını, eğitimi ve işbölümünü ve hatta dili uygulayarak kadınların hangi rolü oynayabileceklerini veya oynayamayacaklarını belirleyebilmektedirler (Ahmadi ve Gravasi, 2004: 8). Dolayısıyla kültürel bağlamı ataerkil olan bir toplumda kadınlar her zaman erkeğin peşindedir ve kadınlarla ilgili önyargı ve kalıp yargılardan dolayı her zaman çeşitli ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar (Fatemi Sadr, 2001: 73).

Afganistan’da, Afgan toplumunun özellikle kentsel alanların artan modernliği ve toplumun sosyal ve kültürel yapısının etkisi nedeniyle özellikle aile içinde ataerkil kültür değer ve kalıplarının yaygınlığına rağmen, egemenlikteki değişiklikler ataerkil ideolojinin çok yakındadır ( 8am.af, 2021).

11 Eylül 2001 yılı, yeni bir hükümetin kurulmasında bir dönüm noktası ve Afgan kadınları için yeni bir umut olmuştur. Taliban’ın düşmesinin ardından ABD liderliğindeki NATO kuvvetleri, Bonn konferansında hükümet kurmak için yeni bir plan başlatmıştır. Konferansta çeşitli konular ele alınmıştır; örnek olarak insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve kadın hakları. 24 resmi temsilcinin yer aldığı bu konferansta iki kadın; Ameneh Afzali ve Sima Samar katıldı ve 37 gayri resmi üyeden üçü kadındı; Toplamda beş kadın olan Rena Yousef Mansouri, Fatemeh Golani ve Sedigheh Balkhi ( subhekabul.com, 2021).

Bu dönemde kadınların hukuki, siyasi, oknomik ve toplumsal hakları belli bir seviyede vurgulanmıştır. Afganistan’ın toplumuna baktığımızda “fırsat eksikliği ve bir dereceye kadar yasal güvenceler ve kadın haklarını iyileştirmeye yönelik temel adımların yanı sıra, kadın haklarını iyileştirmek ve kadına yönelik şiddeti azaltmak için bu adımların tümü atılmamıştır”. Bu sayede kadınlar, varoluşun erkeksi tanımını protesto edebilmektedir. Kadın savunuculuk dernekleri, sivil toplum örgütleri ve makro düzeyde kadın haklarını talep etmek ve korumak için feminist hareketlerin oluşturulması, ataerkil yapılara tepki olarak düzenlenen modern söylemin kazanımlarından biridir (Yazd Khasti ve Shiri, 2008: 61).

  • Çalışmanın Bulguları

Kadına yönelik şiddet Afganistan’da ciddi bir insan hakları sorunudur. Son 20 yılda kadınların eğitimi, kadınlara yönelik sağlık hizmetlerinin artırılması ve politik, ekonomik, sosyal ve sivil faaliyetlere katılımları gibi alanlar iyileşmiştir. Bununla birlikte, Afganistan’ın pek çok yerinde kadınlar hâlâ temel hak ve özgürlükleriyle karşı karşıya ve ihlal etmektedir. İki görüşmeden elde edilen bulgulara dayanarak Afganistan’da kadına yönelik şiddet türleri ve kadına yönelik şiddet örnekleri aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi özetlenebilmektedir.

Şekil 2. Şiddet Türleri ve Örnekleri

Kaynak: Mülakat

İlk görüşmeden elde edilen bulgular (insan hakları uzmanı), Afganistan’da kadına yönelik şiddetin fiziksel, cinsel, sözlü, psikolojik ve mali olarak sınıflandırılabileceğini göstermektedir. İnsan hakları uzmanına göre: “Kadına yönelik şiddeti tartışmak istiyorsak, Afganistan’da kadına yönelik şiddetin farklı boyutları vardır. Afganistan’da kadına yönelik temel şiddet türleri aile içi şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, sözlü şiddet ve mali şiddettir”.

Aynı zamanda Afganistan’da kadına yönelik şiddet, ikinci görüşmenin (Kadın Hakları Savunucusu) bulgularına göre duygusal, sosyal, cinsel ve fiziksel olarak sınıflandırılabilir. Bu kadın hakları savunucusuna göre: “Ben de bir kadın olarak duygusal, sosyal ve fiziksel tacize uğradım. Ancak bazı kadınlar tecavüz gibi cinsel saldırıya bile maruz kalmaktadır”

Benzer şekilde Afganistan İnsan Hakları Komisyonu’nun 2020 raporuna göre, bu komisyonun veri tabanına 3.000’den fazla kadına yönelik şiddet vakası kaydedilmiştir. Afganistan İnsan Hakları Komisyonu’na göre 2020’de kadına yönelik şiddet; fiziksel, cinsel, ekonomik, sözlü ve psikolojik şiddeti içermektedir. Aşağıdaki şekilde, Afganistan İnsan Hakları Komisyonu’na resmi olarak kayıtlı kadına yönelik şiddet istatistiklerini göstermektedir.

Şekil 3. Afganistan’da Kadına Yönelik Şiddet Sayıları 2020

Kaynak: Afganistan İnsan Hakları Komisyonu Raporu

Afgan İnsan Hakları Komisyonu’ raporuna göre, Afganistan’da kadınlara yönelik en yaygın şiddet biçimi fiziksel şiddet olmuştur. Rapora göre, İnsan Hakları Komisyonu ofislerinde kayıtlı kadına yönelik şiddetin yaklaşık % 35,7’si fiziksel şiddettir. Fiziksel şiddetin ardından kadınlar % 32,2 daha fazla sözlü ve psikolojik şiddete maruz kalmıştır. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi 2020’de Afgan kadınları% 17 mali şiddet ve% 3,7 cinsel şiddet ile karşı karşıya kalmıştır.

Grafik 1. Afganistan’da Kadına Yönelik Şiddet Sayıları 2020

Kaynak: Afganistan İnsan Hakları Komisyonu Raporu

Afganistan İnsan Hakları Komisyonu’na göre, kadınların adalete erişiminin kısıtlanması, kadına yönelik şiddetin yargı tarafından denetlenmemesi, hukukun üstünlüğünün zayıf olması ve güvensizliğin ülkenin çeşitli yerlerinde yaygınlaşması gibi faktörler Afgan kadınlara yönelik şiddete katkıda bulunmaktadır.

Görüşmenin (insan hakları uzmanı) bulgularına göre, Afganistan’da kadına yönelik şiddet ekonomik, sosyal ve politik faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Şekil 4. Kadına Yönelik Şiddeti Etkileyen Faktörler

Kaynak: Mülakat

Bu uzmana göre: “Toplumdaki sınıf ve cinsiyet çatışması, kadına yönelik şiddette rol oynar. Ayrıca, sosyal sapmalar ve kötü sosyal gelenekler kadına yönelik şiddetin nedenleridir. Sosyal faktöre ek olarak, ekonomik faktörler olarak gelir farklılıkları ve kaynaklara ve servete erişimdeki farklılıklar şiddet olaylarını etkilemektedir. Aynı zamanda toplumda hâkim olan siyasi yapı, kadına yönelik şiddetin azaltılmasında ve artırılmasında etkilidir. Örneğin, demokratik olmayan rejimler kadın hakları ve yurttaş özgürlükleriyle ilgilenmez ve bu yaklaşım kadına yönelik şiddeti artırmaktadır. Ancak ikinci görüşmenin (kadın hakları aktivisti) bulguları, kadına yönelik şiddetin nedeninin çeşitlilik ve eşitlik ilkesine olan inanç eksikliği olduğunu göstermektedir. Kadın hakları savunucusuna göre:“Erkekler çeşitlilik istiyor ve bu çeşitliliği kadınlarda görmek istiyor ama kadınlar bundan hoşlanmıyor. Böylece Erkekler karılarının zaptedilmesini tercih ediyor ama kadınlar özgür olmayı seviyor, çalışmayı seviyor, yürümeyi seviyor, duş almayı seviyor.Kadınların da yaşam hakkı var ama erkekler kadınların yürüyüş yaomasını izin vermiyor, park’a gitmesini izin vermiyor, erkekler Bisiklete binmek isteyeni izin vermiyor, kadınların motosiklet kullanmasına izin verilmemektedir”. Ancak her iki görüşmeden elde edilen ortak bir nokta olarak kültürel faktör üzerinde vurgu yapıldığı söylenebilir. Görüşülen her iki kişi de cehalet ve kötü normlar gibi kültürel faktörleri kadına yönelik şiddetin nedeni olarak görmektedir. Her iki görüşmecinin bakış açısından: “Düşük okuryazarlık düzeyi ve toplumdaki köklü batıl inançlar kadına yönelik şiddetin sebebidir”.

Aynı zaman’da Afganistan İnsan Hakları Komisyonu raporundan elde edilen istatistiksel veriler, ataerkillik, mali bağımsızlık eksikliği, kötü sosyal gelenek, hukukun üstünlüğünün olmaması ve savaş gibi faktörlerin Afganistan’da kadına yönelik şiddetin önemli nedenleri olduğunu göstermektedir.

Şekil 5. Çalışmanın istatistiksel bulguları

Kaynak: Çalışmanın bulguları

İnsan Hakları Komisyonu’nun raporundan elde edilen verilerin analizi, Afgan toplumunda ataerkil tavırlar, mali bağımsızlık eksikliği, kötü gelenekler, hukuk’un üstünlüğünün olmaması ve savaş gibi faktörlerin kadına yönelik şiddetin artışına katkıda bulunduğunu göstermektedir. Tabloda gösterilen faktörler arasında şiddetin ortaya çıkmasında kadınların mali bağımsızlıklarının daha fazla etkili olduğunu göstermektedir. Bundan sonra toplumdaki ataerkil eğilimler, üst düzey şiddetin diğer nedenleri arasında yer almaktadır. Hukuk’un üstünlüğü eksikliği, sosyal hastalıklar ve savaş, kadına yönelik şiddete orta derecede katkıda bulunan diğer faktörlerdir.

Bu çalışmanın hipotezleri Pearson korelasyon testi kullanılarak istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bu testte, bağımsız değişkenler (ataerkil tutum, kadınların mali bağımsızlık eksikliği, kötü sosyal gelenek, hukuk’un üstünlüğünün olmaması ve savaş) ile bağımlı değişken (Kadınlara karşı şiddet) arasındaki ilişki korelasyon testine göre değerlendirilmiştir. Bu testin bulguları aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Şekil 6. Bağımsız değişken ile bağımlı değişken arasındaki korelasyonu değerlendirme.

Kaynak: Çalışmanın bulguları

Yukarıdaki tabloda, Pearson korelasyon katsayısı testinin sonuçları, bu araştırmanın tüm hipotezlerinin doğrulandığını göstermektedir. Dolayısıyla bağımsız değişkenlerin her birinin bağımlı değişken olarak kadına yönelik şiddet ile anlamlı, doğrudan ve farklı yoğunluk ilişkisine sahip olduğunu göstermektedir.  Buna bağlı olarak ataerkillik, mali bağımsızlık, hukuk’un üstünlüğü, savaş ve toplumsal gelenek gibi unsurlar ile kadına yönelik şiddet arasında anlamlı ve karşılıklı bir ilişki olduğu sonucuna varılabilir.

Sonuç

Kadına yönelik şiddet hem gelişmiş hem de gelişmekte olan toplumlarda her zaman bir endişe kaynağı olmuştur. Bununla birlikte, az gelişmiş toplumlarda, hukuk’un üstünlüğü ve adil hukuk düzeninin olmaması nedeniyle kadına yönelik şiddet düzeyi daha yüksektir. Özellikle Afganistan gibi ülkelerde kadına yönelik şiddet çok daha yüksektir. Bu çalışmanın bulguları, Afganistan’da en yüksek şiddet oranının sözlü ve psikolojik şiddet olduğunu, en düşük şiddetin sosyal şiddet olduğunu ve orta düzeyde cinsel, fiziksel ve maddi şiddetin değerlendirildiğini göstermektedir. Ancak genel olarak Afganistan’da kadınlara yönelik genel şiddet oranı yüksektir.

Bu araştırmanın bulgularına göre, genel olarak hakaret, müstehcen sözler kullanma, aşağılama vb. psikolojik şiddet fiziksel şiddete göre daha yaygın olup, etkileri fiziksel şiddetin aksine hızlı bir şekilde ortaya çıkmaz; ancak uzun vade’de pek çok yıkıcı etkiye sahiptir. Afganistan’da kadına yönelik şiddet şehirlerde çoğunlukla sözlü ve sosyaldir. Ancak köyde fiziksel ve cinsel şiddet oranı daha yüksektir. Buna göre, büyük şehirlerde en yaygın şiddet psikolojik ve duygusaldır ve sırayla sözlü, fiziksel ve cinsel şiddet yer almaktadır. Köylerde zorla çalıştırma, cinayet, tecavüz, zorla evlendirme gibi şiddet daha yaygındır.

       Bu çalışmanın bulguları, Afganistan’da kadına yönelik şiddet olaylarında çeşitli faktörlerin rol oynadığını göstermektedir. Kötü sosyal gelenekler, ataerkillik, güvenlik eksikliği, kırsal kesimde zayıf yönetim, hukuk’un üstünlüğünün olmaması, cezasızlık kültürünün varlığı, yolsuzluk, kadınlar için adil yargılanmaya erişim eksikliği, şiddet mağdurlarına yetersiz destek ve cehalet gibi faktörler arasında Afganistan’da kadına yönelik şiddette etkilidir.

Afganistan’da kadın haklarını iyileştirmek ve şiddeti azaltmak için bu çalışma şu önerileri sunmaktadır:

  • Eğitim ve genel okuryazarlık, özellikle kadınların eğitim seviyesini artırmak;
  • Kadınların sosyo-ekonomik faaliyetlere katılımı için zemin hazırlamak;
  • Ailelerde ve toplumda cinsiyet eşitliğini teşvik etme çabaları;
  • Çiftlerin birbirlerinin hakları konusunda farkındalıkları;
  • İş fırsatları yaratmak ve kadınları yaşam standartlarını ve refahlarını iyileştirmeleri için güçlendirmek. Çünkü kadınlar ekonomik olarak erkeklere bağımlı oldukları ve toplumsal değerleri yalnızca anne ve eş rollerinden kaynaklandığı sürece, asla şiddete maruz kalmayacaklardır.

  Ayrıca gelecekteki araştırmalar için şu önerileri sunmaktadır:

  • Kadına yönelik şiddetin diğer boyutları’nın da araştırılması önerilmektedir;
  • Cinsiyet farklılıkları konusunda daha ileri çalışmalar, kadına yönelik şiddet karşıtı politikalarda reform planlamaya dayalı saha çalışmaları planlanması önerilmektedir.
  • Aile üyeleri (özellikle eşler) arasında bir diyalog, müzakere, danışma ve fikir birliği kültürünün teşvik edilmesi.
  • Kayanklar

Afganistan İslam Cumhuriyeti Anayasası (2004), Resmi Ceride, Erişim Tarihi, 17.01.2021. Link: https:// www.gmic.gov.af/pdfs/Afghanistan-constitution.pdf

Afghanistan Independent Human Rights Commission (2020), Annual Report on Violence Against Women in Afghanistan, Publication of the Human Rights Research and Studies Branch, available from: https://www.aihrc.org.af/media/files/Reports/1399.

Azazi, Shahla (2001 B), Aile Sosyolojisi, Tahran: Aydınlanma ve Kadın Çalışmaları.

Ahmadi, Habib ve Saeedeh, Gravasi ( 2004), Bazı sosyal ve kültürel faktörlerin cinsiyet eşitsizliği üzerindeki etkisinin araştırılması; Kadın Çalışmaları, 2. Yıl, Sayı 6, 2004.

Cook, Sandy & Bessant, Judith (1997), “Şiddetle Kadın Buluşmaları”, SAGE, Inc.

Begarzaei, Parviz (2003), Ailede Erkeklerin Kadına Yönelik Şiddetini Etkileyen Faktörler Üzerine Bir Araştırma, Kadın Çalışmalarında Yüksek Lisans Tezi, Allameh Tabatabaei Üniversitesi.

Darvishpour, Mehrdad (1999), “Erkekler neden kadınlara şiddet uygulamaya teşvik ediliyor?”, Women’s Magazine, Year 8, No. 56: 50-56.

Fatemi Sadr, Firoozeh (2001), Tahran Üniversitesi’nde yönetim kademelerinde kadınların yükselmesinin önündeki engeller; Yüksek Lisans Tezi, Tahran, ‌ İşletme Fakültesi, Tahran Üniversitesi.

Gols, R.J. (1985),“Aile içi şiddet” Sosyolojinin yıllık incelemesi, (11) 347-367.

Giddens, Anthony (1997), Sosyoloji, Manouchehr Sabouri tarafından çevrildi, Tahran: Ney.

Raeisi, Jamal (2003), Gençlik ve Davranış Bozuklukları, Quarterly Journal of Social Sciences, Allameh Tabatabai University, No 21: 138-158.

Rasoulzadeh Aghdam, Samad (2002), Tahran Ailelerinde Çocuklara Yönelik Şiddeti Etkileyen Faktörler, Yüksek Lisans Tezi, Tahran Üniversitesi.

Red, Sue Titus, (2000), “Crime and Criminology“, ABD: McGraw-Hill. Saroukhani B. (1999) “İranlı Ailede Şiddet”, Uluslararası Ailede Şiddet Konferansı (2000) Dünya Sağlık Örgütü 2002, Dünya Şiddet ve Sağlık Raporu.

Saatchi, Mahmoud (1998), Teorisyenler ve psikolojide teoriler, Tahran: Sokhan

Salimi, Ali ve Mohammad Davari (2007), Davranış Sosyolojisi, Qom: Araştırma Enstitüsü

Shah Hosseini, Fereshteh (1994), Şiddet Yuvarlak Masası, Nedenler ve Boyutlar Üzerine Tartışma, Sağlıklı Toplum, No. 17: 6-17.

Yazd Khasti, ‌ Behjat ve Hamed Shiri (2008), Ataerkillik Değerleri ve Kadına Yönelik Şiddet, Kadın Çalışmaları, Cilt 6, Sayı 3, Kış 2008.

http://www.iess.ir/fa/analysis/2452/ (Erişim Tarihi: 12.06.2021)

https://8am.af/rigor-against-woman-afghanistan/ (Erişim Tarihi: 28.06.2021)

https://subhekabul.com/ ستون%e2%80%8cها/طالبان-با-مردم-چه-کردند/afghan-women-taliban-afghanistan/ (Erişim Tarihi: 16.05.2021)

Ekler

Birinci Ek: Görüşmeciler profil tablosu:

İkinci Ek: İlk görüşme bağlantısı: https://mail.google.com/mail/u/1/#sent/QgrcJHrjCszJVcsGTJfWlKDgHHmbhbwHjCv.

Üçüncü Ek: Ikinci görüşme bağlantısı: https://mail.google.com/mail/u/1/#sent/QgrcJHsBnjcsRVqkqNrRdrQvdcVrBFqPjDL.


[1] http://www.iess.ir  

درباره ی ayobj954@gmail.com

مطلب پیشنهادی

The Necessity of the Unity of Taliban Opponents; Objectives and Tactics

The Necessity of the Unity of Taliban Opponents; Objectives and Tactics

 In recent weeks, a series of large and continuous sessions of opposing movements to the …

دیدگاهتان را بنویسید

نشانی ایمیل شما منتشر نخواهد شد. بخش‌های موردنیاز علامت‌گذاری شده‌اند *